SHANE HAKKINDA
29 Kasım 2019’da İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu’nda Shane Larkin asla unutamayacağı bir maç yaşadı. Anadolu Efes’teki ikinci sezonunun başlarıydı.
Beş yıl önce NBA’deki çaylak sezonundan yeni çıkarken bu noktada olacağını tahmin edemezdi. Ancak o günden bu güne yaşadığı beş yıllık çalkantılı süreç onu buraya, profesyonel olarak oynadığı yerler arasında kendisini en iyi hissettiği yere getirmişti. O maçta Shane 49 sayı atarak, 2000 yılından bu yana ulaşılamayan bir EuroLeague rekoru kırdı. Ancak attığı sayıların ötesinde, Shane asıl aradığını bulmuştu. : özgürce gelişebileceği bir yer.
Shane’i Türkiye’ye ve Anadolu Efes’e taşıyan yol, tesadüflerle dolu benzersiz bir yoldu.
Doğduğu yer olan ABD’nin Ohio eyaletine bağlı Cincinnati’de, Shane’in soyadı farklı bir sporla anılıyordu. O ise küçük yaşta basketbola ilgi duymuştu. Cincinnati Reds beyzbol takımı oyuncusu ve Hall of Fame üyesi Barry Larkin’in oğlu olan Shane, parke zeminde değil, beyzbol sahasında oynamak üzere yetiştirilmişti. Shane topa daha fazla hakim olabileceği bir oyun istiyordu ve böylece gönlünü basketbola kaptırdı.
Shane USA Today’e şöyle diyordu: “Hiperaktif bir çocuktum, bu yüzden beyzbol oynayarak topun bana gelmesini beklemek istemiyordum. Gidip topu alabileceğim bir spor yapmak istiyordum.”
Söylediğini yaptı ve topu aldı. Florida, Orlando’daki Dr. Phillips Lisesi’nde oynarken iki kez eyalet karmasına seçildi ve son sınıfta 18-6-6 ortalamayla oynadı. Bu başarısının ardından kendisiyle görüşmek için ardı ardına gelen üniversiteler arasından DePaul Üniversitesini seçti. Fakat Shane’in Chicago serüveni başlamadan sona erdi. Obsesif kompulsif bozuklukla (OKB) yaşam boyu süren mücadelesi, orada kalmasını imkânsızlaştırmıştı. Tıbbi nedenlerle nakil talebiyle NCAA’e başvurdu ve evine daha yakın olabilmek için Miami Üniversitesi’ne transfer oldu.
Tıpkı Shane’in soyadı gibi, başta Miami de başka bir sporla, Amerikan futboluyla anılıyordu ama bu da uzun sürmedi. Shane, Miami Hurricanes basketbol takımını bambaşka bir yere taşıdı. 2011-2012’de birinci sınıftayken kolej basketboluna ısındıktan sonra Shane 2012-2013 sezonunda Hurricanes’in dizginlerini eline aldı ve Miami’yi 29-7’lik bir rekora, Atlantik Kıyısı Konferansı (ACC) sezon liderliğine ve ACC turnuva şampiyonluğuna taşıdı. NCAA turnuvasında ise 2. sıradan katılan Hurricanes, ilk 16’ya girmeyi başarmış fakat Marquette’e yenilerek turnuvaya veda etmişti.
İkinci sınıfta geçirdiği bu harika sezon Shane’in ülke çapında profilini yükseltti ve onu NBA’in yetenek avcıları için aranan bir oyuncu haline getirdi. Böylece Shane, Miami’deki son iki sezonundan vazgeçip NBA seçmelerine girmeye karar verdi.
27 Haziran 2013’te Shane, Atlanta Hawks tarafından 1. tur 18. sıradan seçildiğinde bir rüyası gerçekleşmişti. Seçmelerin akşamı yapılan takasla, Shane Hawks’tan Dallas Mavericks’e geçti. Mavericks’te, ilerde Hall of Fame’e kabul edilecek ikili Dirk Nowitzki ve Vince Carter liderliğindeki bir takıma katılacaktı.
Çok deneyimli oyunculardan oluşan Mavericks’te bir çaylak olarak Shane’e pek süre verilmiyordu. Oynadığı 48 maçta sadece 10’ar dakika sahada kaldı. Ancak oyun süresi uzadıkça potansiyelini gösterme şansı da oldu. 17 Ocak’ta Phoenix Suns’a karşı oynanan bir maçta Shane, sezon boyunca oynadığı en uzun süre olan 26 dakikayı en iyi şekilde kullandı. 8’de 6 isabetle 18 sayı, 5 asist ve 2 top çalmayla sahadan ayrıldığı bu maçı Dallas üç basamaklı skorla kazandı. Mavericks play-off’a kaldı ancak ilk turda, NBA şampiyonu olacak olan San Antonio Spurs tarafından elendi.
Play-off’tan elendikten sonra, Mavericks kadrolarını yeniden oluşturmak için yola çıktı. Bir takasla Shane’i New York Knicks’e gönderirken, Tyson Chandler ve Raymond Felton’ı Dallas’a aldı.
New York’ta koçluk hayatına yeni başlayan Derek Fisher Shane’e daha fazla fırsat verdi. Takımın 82 maçından 76’sında oynadı ve bunların 22’sine oyun kurucu olarak başladı. Sezon boyunca Shane’in oyundaki rolü değişkenlik gösterdi ve istatistikler de bu değişkenlikle paralel seyretti. Maç başına ortalama 6.2 sayı, 3 asist ve 1.2 top çalma ile oynarken, bu rakamlar yıl içindeki gelişimini tam olarak yansıtmadı.
New York’ta kaybedilen bu sezonun sonlarındaki bazı bireysel başarıları Shane’in gelişimini daha iyi yansıtıyordu. Şubat ayında Detroit’e karşı alınan bir galibiyette kendi sezon rekoru olan 16 sayı attı. Nisan ayında, sezonun bitimine sadece birkaç gün kala, Philadelphia 76ers karşısındaki galibiyette 15 sayı, 11 ribaund ve 7 asist yaparak triple-double’a çok yaklaştı.
New York’taki ikinci sezonunun ardından, Shane artık serbest bir oyuncuydu. New York’ta kaldı fakat Brooklyn Köprüsü’nün diğer tarafındaki Nets’e katıldı. Brooklyn’de takımdaki yeri yine değişkenlik gösteriyordu. 17 maça çıktı, ancak maç başına oynadığı süre ortalaması Knicks’te oynadığı süreden daha azdı. Buna rağmen, sayı ve asist ortalamaları maç başına 7,3 sayı ve 4,4 asiste kadar çıktı.
Shane yine sezon sonunda parladı. En çok sayı attığı altı maçtan beşi sezonun son üç ayındaydı. Bu maçlardan ikisi sezonun son haftasında üst üste iki akşam oynandı ve birinde 15 sayı ve 8 asist, diğerinde 20 sayı ve 7 asist yaptı.
Buna rağmen Shane NBA’deki değişken rollerinden mutsuzdu ve bu sayıları daha istikrarlı bir şekilde atabileceği maç fırsatları istiyordu. 2015-2016 NBA sezonunun ardından ABD’den ayrılarak İspanya’nın Baskonia takımıyla sözleşme imzaladı. EuroLeague ve Liga ACB sezonları boyunca, Shane takımda daha istikrarlı bir rol oynayarak ilerledi ve oyun başına ortalaması 13.5 sayı ve 5.3 asiste ulaştı.
İspanya’daki başarısı Shane’e NBA’de bir şans daha kazandırdı ve 2017-2018 sezonu için Boston Celtics ile sözleşme imzaladı. Boston Gordon Hayward ile sözleşme imzalamış, Kyrie Irving için takas yapmış, final hedefleri olan bir takımdı. Shane takımda tamamen yedek oyuncu pozisyonundaydı ve maç başına oynadığı süre ortalama 14 dakikaydı. Ancak bir kez daha sezonun son günlerinde potansiyelini gözler önüne serdi. Boston’un eski takımı Nets’i yendiği sezon finalinde oyuna girerek 12 sayı, 10 ribaund ve 7 asistle triple-double’a yine çok yaklaştı.
Shane’in o maçtaki performansı Celtics ekibinin dikkatini çekti ve sezon sonrası maçları başlarken takım içindeki önemi arttı. Boston’un Milwaukee Bucks ile yaptığı ilk tur serisinde, maç başına ortalama 15 dakikadan fazla oynadı. Celtics’le yapılan ve galibiyetle sonuçlanan ikinci maçta, oyunda kaldığı 20 dakika içinde 11 sayı attı. Boston’un Philadelphia 76ers ile karşılaştığı Doğu Konferansı yarı final serisinde Shane bir yedek olarak parlamaya devam etti. Ancak dördüncü maçta omzundan sakatlanarak sezon sonrası maçlarına erken veda etti. Celtics, o yıl Doğu Konferansı finallerinin 7. maçına kadar çıktı, fakat Cavaliers’e karşı oynanan maçı kaybederek seriye veda etti.
O zamana kadarki en umut verici NBA deneyimini Celtics’te yaşasa da, Shane oyunda daha önemli bir rol oynamak istiyordu ve tekrar yurtdışına dönmeye karar vererek 2018 yazında Anadolu Efes ile anlaştı.
Shane için profesyonel anlamda ihtiyacı olan her şey ilk kez İstanbul’da nihayet bir araya geldi. Efes’te 35 EuroLeague maçı oynadı ve maç başına ortalaması 20 sayının üzerindeydi. 8 Mart 2019’da Barcelona’yı yendikleri maçta, kariyerinin en yüksek sayısı olan 37 sayı attı ve 25. haftanın MVP’si seçildi. Efes, EuroLeague’de Final Four’a kaldı. Yarı finalde Shane’in 30-7-7’lik katkısıyla Fenerbahçe’yi yenerken, Shane 43 puanla verimlilik puanı rekoru kırdı. CSKA Moskova ile oynanan şampiyonluk maçında da 29 sayı atarak EuroLeague’de final maçı sayı rekoru kırdı, ancak Efes maçı kazanamadı.
Takım Türkiye Basketbol Süper Ligi (BSL) şampiyonluğunu kazandı. Shane’in 38 sayı attığı 7. final maçında Efes Fenerbahçe’yi bir kez daha yendi. Sergilediği bu oyun Shane’e BSL finalleri MVP unvanını kazandırırken, Efes de 10 yıl aradan sonra tekrar lig şampiyonu oldu.
Anadolu Efes 2019-2020’de daha da başarılı bir sezona gidiyordu ki, COVID-19 salgını sezonun erken kapanmasına neden oldu. Açılışı kaçıran Shane’ın dönüşüyle canlanan Efes, dört maçlık bir galibiyet serisi yakaladı. 6. turda Panathinaikos’a karşı alınan mağlubiyet Shane’i daha da kamçıladı. Yeni bir galibiyet serisi başladı ve sonunda o inanılmaz Kasım akşamı yaşandı.
Shane’in Bayern Münih’e karşı attığı 49 sayı, 2000 yılından bu yana tek maçta atılan sayı rekoruydu. Belki de asıl dikkat çekici olan şey bu sayıya nasıl ulaştığıydı. Üç sayı çizgisi dışından yaptığı 13 atıştan 10’unu isabet ettirdi ve toplam 49 sayının 30’u üçlüklerden oluştu. Maçtaki verimlilik puanı tam 53 puandı. Shane, 2019-2020 sezonunun tamamında Anadolu Efes’te parlamaya devam etti. Oynadığı 25 maçın 17’sinde en az 20’şer sayı attı. Shane EuroLeague MVP’si olma yolunda ilerlerken COVID-19 sezona son verdi.
Bu 49 sayılık performansına yaraşan bir şekilde, kapanıştan önceki son maçta Olympiakos’a karşı 10 tane üçlükle toplam 40 sayı attı ve böylece Efes görkemli bir kapanış yaptı. Takım son 13 maçın 12’sinde ve son 22 maçın 20’sinde galibiyet elde etti ve 24-4’lük bir rekorla kapanış yaptı. Shane, sezonu lig ortalamasının 3 sayı üzerinde, maç başına ortalama 25,8 sayı ile bitirdi ve ligi lider olarak kapattı.
Muhtemel MVP sezonunun ortasındayken Shane, Türkiye’ye yerleştiğinden beri aklında olan bir konuda da karar verdi ve Türk vatandaşlığına başvurdu. Birkaç ay sonra Türk Milli Takımı kadrosuna dahil edildi. Türk Milli Takımı ile ilk maçına 27 Kasım 2020’de, 49 sayı attığı maçtan neredeyse tam bir yıl sonra çıktı.
Efes 2020-21 sezonuna başlarken, Shane tekrar EuroLeague finaline kalmak ve bu kez kupayı kaldırmak için elinden geleni yapmaya kararlı.
Shane, EuroHoops’a şöyle konuştu: “Burada olduğum için ve bir EuroLeague şampiyonası kazanmak için bir fırsat daha bulduğum için mutluyum. Tekrar Efes’teyim ve burada olmayı seviyorum. Yaşamayı sevdiğim bir ülkeye geri döndüm. Hayatımı seviyorum, Efes’teki yerimi seviyorum, İstanbul’da olmayı seviyorum. Bu sezon elimizden geleni yapıp son üç yıldır peşinde olduğumuz şeyi bu sezon elde etmeye çalışacağız.”